22 Aralık 2013 Pazar

Yazmak Temizler


Kendimi bildim bileli yağmuru severim. Yağmurdan önceki kasvet sonrasındaki o arınmışlık... Çoğu insan sıcak havaları sever, yaz gelsin diye dua eder. Bense Mart ayından başlayarak kışın bitmesine üzülürüm. Çocukken de böyle miydim bilmiyorum ama 20'li yaşların başından itibaren bu böyle sürüp gitti. Farkettim ki en zor günlerimde hep yağmur vardı. Ama öyle az buz değil... Bildiğin sağnak. Hayatımın en berbat üç gününü hatırlıyorum. İlki bir Haziran gecesiydi ki Haziran yağmurları meşhurdur. Boğaz Köprüsü'nün tam ortası. İkincisi kışın ortası... Herkesi esir alacak karın öncesinde yağan kurşun yağmurlar... Bir hastane bahçesi... Ocak ayının sonu... Sonuncusu ki Nisan ayının 22'si... Bahar yağmuru! İşte en artisti buydu. Kozyatağı E-5 yaya geçiti...

Hal böyle olunca insan "hepsi de tesadüf" diyemiyor. Ya da ben çok anlam yükledim bilemedim... Tek bildiğim her yağmur sesini duyduğumda iyi hissederim. Bir yerlerde bir şeyler temizlenir. Ve sen o yağmurun ardından temiz hissedersin. Tıpkı yazarken olduğu gibi...

Çok yazdım ben... Günlük tuttum, hatıra defterlerim oldu... Bir ara küçük küçük hikayeler yazdım. En çok da insanlara yazdım. O kadar çok insana yazdım ki ben. Konuşmayı da iyi beceririm üstelik. Ama gerçek şu ki birine bir şeyleri anlatırken daha "mantıkla" yazarken daha "kalple" ifade ediyorum. Ve her zaman mantıkla haraket etmek zorunda hisseden bir insan olarak birine yazmak, bir şey yazmak ya da sadace yazmak çok daha hayati çok daha ben... O yüzden sevgimi, kırgınlığımı, bazen dertlere derman sözcükleri ve bazen kızgınlığı hep yazarak ifade ettim. Ama çok kötü bir şey yaptım. Kendim için yazdıklarımı hep yırttım attım. Geriye dönüp okumak istediğimde aynı şeyleri yaşamamak belki hissetmemek için attım. Yazdığım hikayeler saçma geldi yırttım... Üstelik hepsi bendim... Elimde bana ait hiçbir yazı yok. Yolladığım mektuplarda kimbilir sahiplerinin elinde, başlarına neler geldi... Birine yazmak iyi bir fikirdi ama insanın kendine yazması cesaretti. Zaten başa bela bir hafıza varken bir de onları kaleme alıp somutlaştırmak... Yok yok... Cesaret işi!

Ama yazmadan da olmuyor ki kardeşim. Sosyal medyada mesela. Hele şu son 3-4 aydır yazdım da durdum. Malum memleketin hali sonra benim halden hale giren hallerim! Sağolsun facebookta 5-10 hayranım(!) yazılarımı bekler oldular. Yüzlerini güldürüyormuşum çok dua aldım:) Halbuki bilmiyorlar asıl ben onlara minnettarım... Canım sıkıldıkça yazdım saçmaladım. Onlar güldükçe yazdıklarımı beğendikçe her karşılaştığımızda beni övdükçe ben teselli oldum. E malum yazdan beri bir savaştan çıkmış gibiyim.
 
Ne oldu nasıl oldu bir önemi yok. Çünkü "olan oldu" ve bu öyle bir noktadır ki artık devamı gelmez.Biten hiç bir şeyin devamı gelmez o yüzden hakkında konuşulması anlamsızdır. Yaşayan içindekilerle kalır. Kimisi hayat boyu kurtulamaz safralarından kimisi de benim gibi yavaş yavaş iyileşir. Ama insan illa ki iyileşir. Ölmedin mi dostum? Gerisi teferruat... Demek ki daha çekeceğin ve göreceğin var. Güzel şeyler var ama daha beteri de var. Her zaman her durumun daha beteri var. Burda asıl soru sen ne yapacaksın? Bundan sonraki ilk sıkıntıda sen ne yapacaksın? Yoluna aynı kafa ve aynı yürekle devam edersen işin çok zor be dostum.. Benden söylemesi. Acının bir kaldırma kuvveti vardır.

Peki sen ayağa kalktın mı?

Yaz dostum... Yazdıkça anlayacaksın.Yazmanın temizlediğini.

Hadsizliğimi bağışlayın ama 2014'te ben de birşeyler yazmaya karar verdim. Çünkü yazmak olunca işin içinde kalbim varmış. Ve benim kalbimi tekrar konuşturmam lazım.

Sevgiler,

Gözde