16 Ocak 2020 Perşembe

Pes etmenin erdemine inanın.

Pes etmenin erdemine inanıyorum. 
Tıpkı samimiyetle değişmek gibi...

Önceki yazılarımda, değişimin özünden vermek değil “sen” kalarak “başka” davranabilmek olduğunu söylemiştim. Bu bir buluş değil biliyorum. 
İnsan bazen gözünün önünde olanı çok uzaklarda arayabiliyor. 
Aradığını sandığının derdine çare olmadığını. Derdine çare değilse yoldaş da tutamazsın  hani. 
Değişimin "asıl olan"  manasına dair yaşadığım bu farkındalık beni çok başka meseleleri düşünmeye itti. “İtti” dememe bakmayın halimden memnunum: Yol içinde yol. 

Peki ya “varanlar?” Vardığını zanneden ne yapar? 
İnsan bazen ulaştığını sandığına tutunamayacağını anlıyor.

Yakın zaman önce, niyet ettiğim ve aksiyona geçtiğim bir mevzu ile ilgili hayal kırıklığı yaşadım. Ve işin sonunu getiremeyeceğimi anlayıp “pes ettim.”
Eskiden olsa pes ederek bütün kapıları kapamış olurdum.
“Son gemi yakıcı”
Şimdiyse niyetimi yine ve kendime saklayıp yöntemimi  iptal ettim.
Şimdi soruyorum bittik mi?

Evet tüm dert bu, bitti mi?

İnsanlar maalesef sizin sandığınız ya da umduğunuz gibi davranamayabilir. Burada temel hata herkesi kendiniz gibi zannetmektedir. Diğer hata ise kendinizden olmayana kızmak ya da kırılmaktır. Çok istediğiniz bir şey ne yapsanız olmaz . Çabaladığınız işlerin karşılığını alamamış da olabilirsiniz. Burada temel hata ise bir kader planının varlığını yok saymaktan geçiyor. Hayır ya da şer meselesine  girmiyorum bile. Tüm bunlar sizi gemileri tümden yakmaya meyletmesin. "Değişim ne demek ? " sorusundan  yola çıkarak vardığım sonuçla  "Pes etmek bir bitiş midir ?" sorusunun cevabına ulaştım.
Ben, pes etmenin bir erdem olduğuna inanıyorum. 
“Onca çabayı verdim ve bir sonuç alamadım. Artık bununla ilgili benzer  bir çabam olmayacak."
Niyetim kalbimde, belli ki yol başka olmalı.
İnsanlar genelde kalbindekine , aklındaki muamelesi yapar. Aklındakini erteleme , iptal etme ve belki hor görme hakkın vardır. Ama kalbindekiyle istifaya gidersen ceketini alıp çıkmış olursun. Pes etmek bir bitiş değil pes etmek yeni bir yol aramaktır. 
Hakkıyla pes etmek  herkese nasip olmaz tıpkı değişmek gibi. 
Pes etmenin bir bitiş olduğuna inanmak kolaydı.  Tıpkı başka biri olmaya çalışırken zorlanıp, değişimi reddetmek gibi.
Aradaki bağlantıyı tek ben kurmadım diye umuyor sizi bu düşünce ile baş başa bırakıyorum.

Buraya kadar yazıdan kopmayıp geldiğin için teşekkür ederim.
Şimdi hala buradaysan bir küçük anımı paylaşıp onu da başka bir meseleye bağlayacağım ve yazıma son vereceğim. Evet şimdilik planım bu:) 

Yıllar evvel , bloğa ilk başladığımda , eski bir arkadaşımdan mesaj aldım. Hiç unutmam bana şöyle söylemişti "Gözde, bir yazın diğerini tutmuyor farkında mısın?”
O zamanlar bayılıyorum tabii laf yetiştirmeye, her şey de bana tehdit ya hani cevap verdim hemen “sen bir yazımdan diğerine sağlama yapmaya çalışıyorsan beni hiç tanımamış ve anlamamışsın!” 

O zamanlar ünlem işaretini sık kullanırdım... 

Bu anıyı yaşadığım arkadaşımın başına korkunç olaylar geldi, bahsetmeden  geçemem... Allah önce onu affetsin sonra yardım etsin inşallah.
Her neyse...

Bugünlerde aklıma geliyor bu anım. Yazdıklarıma ilk kez denk gelen biriyle beni yıllardır okuyan bir olmaz. Beni tanımadan yazılarımı okuma lutfunda bulunanlarla yazılarımı takip eden arkadaşlarımın bir olmayacağı gibi.
Bir insanı tanımak, anlamak ve hakkında karar vermek  için o insanın yazdıklarını okuma seçeneğinden  başka fikriniz yoksa yanlış tahmin yapıyorsunuz demektir. Konuşmak esastır, dinlemek sanat. Severseniz zaten ne ala ... 
Kaldı ki evet benim bir yazım diğerine benzemez. Kaldı ki benim sözüm tektir. Anlattıklarım özümdür. Hepsi günün sonunda aynı yolda yoldaş. 
Biri bir diğerine uyum sağlamamış mı... Ver zaman bakalım. Sonra gel en sona.
Ne çıkmış özünde...
Severseniz zaten ne ala!
Bir ünlem işareti diğerini tutmazken hele...


Bence,

Allah ‘ın her zaman bir bildiği vardır. Sen fark ettim dersin. Asıl ders diğer duraktadır. Sen gördüm artık biliyorum dersin. Bildiğini sandığın geride kalmıştır. Allah’ın takdirine inanmayı seçin belki biraz huzuru bulursunuz. Vuslat için çok çalışmak lazım dostlar , sevgiyle...




3 Ocak 2020 Cuma

Arayan bulamaz ama bulanlar hep arayanlardır.


Senden esirgeneni sen bir başkasına verebiliyor musun?
Yaralarını, başkalarının yaralarına “yar” olmaya çalışarak , iyileştirmektir bu aslında.
Sen verdim sanırsın, almışsın oysa.

Oysa mesele, her defasında aynı olana , farklı davranabilmekte.


Size iyi gelen insanları  dinleyin. Bazen zor bile gelse sözleri,  bal gibi alırsınız kendinize. Bu tavrı, size ağır gelen insanların sözleri karşısında da sergileyebilirseniz, işte o zaman beklenmedik ile tanışmanız , bu yeni duruma kucak açmanız kaçınılmaz olacaktır.

Aslında mesele, her defasında yeniden başlayabilmek.

Peki bunların her biri ayrı mesai kabul, hatta karmaşası da var.
Şimdi toparlarsam eğer;

…Mahrum kaldığını vermek
…Kendi yaranmışcasına sarmak
…Hep aynıya, sende aynıyken hatta , farklı davranabilmek
…Gönüllü olmadığınıza attığımız adım
…Ve yeninden yeniden başlamak

Nasıl oldu?
Yazarken bile gülümsetir, ah bir yapabilsek.
Azar azar, zorlamadan…

Evet, üç nokta bu sefer başta.
Çünkü öncesi var bu işi. Öncen var. Ve eğer başarabilirsek, nokta koyarız sonlarına. Hayatımıza mühürleriz belki bu halleri…

Belki de mesele, varmak değil yol’ da olmaktır.


Ve yol,


Ne zaman bir mesele dönse kafamda , onunla ilgili izlere şahit olurum okuduklarımda, izlediklerimde ya da gördüklerimde.
Şöyle diyordu vesile;

“Yolun sonunda vardığım yerde, yolda bulduklarımın bana verdiği mutluluğu görmedim...”

Ne muazzam bir anlatım.

Hayatının amacına takılmış, sadece sonuca meyilli tüm hallerin ötesinde bir yer ... 
Sürekli,
bir yolda olma hissi…
Üç noktası sonunda, sonsuza dek sürsün inşallah.


Ünlem işareti yoruldu.

Sevgiler,