Hayalimdeki bahçe, bildiğin “tarla” çıktığından beri
düşünüyorum.
Kibir! Vardığım sonuç tam olarak da bu…
Yürüdüğüm yolun “uzun ve dikenli” olduğunu düşünerek, o yolu “hakkıyla” tamamladığımı düşünerek,
kısacası o güzel bahçeyi “hak ettiğimi” düşünerek…
Böbürlendim…
Yürüdüğüm yolun uzunluğunu bilmem de dikenler yeterince
batmamış demek…
Bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi, Allah adına karar vermek ve
Allah’ın bu model kullarına sabrı muazzam. Her şeyi O’nun takdirine bırakmak ise beni durduran bir
şey. Son zamanlarda bu konuyla ilgili
ciddi ve önemsediğim ölçüde yanlış anlaşılıyorum. Uzatıp okurken sıkılmanızı
istemem, üstelik kendimi defalarca izah etmeye
ne halim ne de isteğim var ama son kez söylemek isterim ki “tevekkül” insanı
tembelleştirmez. Tam tersine her şeyi layığı ile yapmaya devam eder sonucunu
Allah’a bırakırsın . Olmadığı noktadaki
üzüntünse, eğer bu inanç kök salmışsa
içinde, bir noktada “kaldırılabilir” olur. İşte bir devrik kelime daha! “kaldırılabilir” Senin “kaldırılabilir üzüntün” seni yolundan etmez. İşinden etmez.
Arkadaşlarından etmez. Ailenden etmez. Sağlığından etmez. En işe yarar olanı
ise seni senden etmez.
Şimdi soru…
Hala “tevekkül” diye diye her şeyi bıraktığımı mı
düşünüyorsunuz?
Başka sorum yok.
Yolumdan dönmüşlüğüm yok,
hem tarla dediğin de ekilmek için değil midir? Belki güzel bir bahçem
olacaktı ama hazıra konmuş hissedecektim. Şimdiyse tarlayı gönlümce ekerim.
Bilmiyorum… Belki de tarlayı iade edip dikenleri arttırma
seçeneğine giderim. “Acı yok” efsanesine
giren ben değil miydim? Al sana diken
hem de en devesinden.
Bilmiyorum…
Ben hala yolun yeterince zor benimse yeterince yürümüş
olduğumu düşünüyorum içten içe. Allah affetsin.
Yolda yürürken…
Size yapılan kötülüğü
unutun. Kalbinizi karartmayın. Hakkınızı helal edin ve yüklerinizden kurtulun.
Eğer siz
değişebileceğinizi düşünüyorsanız insanların da değişeceğine inanırsınız.
İnsanların değişeceğine inandıkça O’nları değiştirmeye kalkarsınız. Lakin
gerçek olan insanın değişmeyeceğidir.
Sevginizi ve iyiliğinizi abartmayın. Çünkü siz iyi oldukça
sömürecekler ve siz çok sevdikçe
kıracaklar.
Söz vermeyin.
Yapacağınıza yüzde yüz emin olsanız dahi lütfen söz vermeyin.
Hoyratça beddua,
içiniz yansa da “ah” etmeyin. İlahi
adalet bu işi sizin adınıza yapar.
Size, kardeşinize,
annenize ,babanıza,eşinize, arkadaşınıza yapılsa kızacağınız ya da üzüleceğiniz
hiçbir şeyi karşınızdakine yapmayın.
Kompleksten uzak,
komplekslilerden iki kere uzak olun.
Kıskanmayın. Kimseyi kıskanmayın. Kıskançlık havadaki nem gibidir.
İnsana yapışır. Ve sadece O’na sıkıntı verir.
İnsanların
güzelliklerini dillendirin. Kişiyi iyi hissettiren daha etkin bir iletişim
bilmiyorum.
Herkesin duygularını
yaşama ve ifade biçimi farklıdır. İnsanları kendi algınızla değerlendirdiğiniz
sürece mutsuz olacaksınız.
Kimseden bir şey
beklemeyin. Sizin en büyük belki de tek kahramanınız sizsiniz.
Bir kalpte merhamet
varsa gerisi teferruattır. Merhametinizi hatırlayın. Merhametinizi hissedin.
Merhametinizi gösterin. Merhametli olun diyemem çünkü merhamet sonradan
kazanılan bir erdem değildir. Doğuştan ya vardır ya yoktur. Merhametle ilgili
her söz ona sahip olanları bağlar. Diğerleri dünya üzerindeki canavarlardır. Ve
canavarlar hakkında konuşulmaz. Hiç değilse bu blogta!
Dünya üzerinde,
aklınıza gelebilecek her ilişkinin temeli sevgidir. Saygı sevgi sayesinde
gelişir. Sevgi her şeyin anahtarı, çaresi, sebebi ve sonucudur.
Cesur olun. Cesur
olamayan sizi suçlu hissettirir.
Sizi mutlu eden şeyler
yapın.
Ağlak insanlardan uzak
durun. Karamsar olmak bir mizaç meselesidir. Gerçekçi olmakla paralel
gider. Ağlaklık ise karamsarlık adı altında kişinin etrafındakileri dibe çekme isteğidir.
Olumlu düşünün.
Korktuğunuz her zaman başınıza gelir.
Adaletli olun. Tüm
köylerden kovulacağınızı bilseniz de doğruyu savunun.
Gerçekçi olun. Hayal
kurmak için kirli bir dünyadayız. Hayallerinizin altında kalmayın.
Dibe vurmaktan
korkmayın. Hayatı boyunca su üstünde olan kimse yaşamamıştır. Dibe vurun. Dipte
durmayın.
Her şey “nasılsın?”
sorusu ile başlar. İnsanlara nasıl
olduklarını sorun. Sormak için değil önemsediğiniz için sorun.
İnsanları önemseyin. Sizi
önemseyenleri daha da önemseyin. Kimsenin duyguları ile oynamayın. İnsanların
duygularıyla oynamak en büyük kul hakkıdır.Haklar helal edilir elbet fazla yük…
Lakin siz başınızı yastığa huzur içinde koyar mısınız… İşte asıl nokta bu.
Kimsenin hakkını almayın.
Uzun ve dikenli “o” yolda yapılması gerekenlerin bir kısmı
bunlar… Aklıma gelenler… Ailemizin öğrettiği, büyüklerimizden duyduğumuz, kitaplardan okuduğumuz
… Hepimizin bildiği…
Şimdi soru…
Tüm bunları yapabildiğimi mi zannediyorsunuz?
Tarlanın ortasındayım diyorum.
Başka cevabım yok.
Sevgiler,
Gözde