11 Nisan 2020 Cumartesi

Ya fazla büyüttük ya çok küçümsedik.

Şu hayatta, haklı olmanın faydasını görmedim.  O yüzden  söze “haklısın” diye başladılar mı irkilirim. Yıllar geçti. Anladım. Asıl fayda, fayda beklememekmiş.

Karantina günleriniz nasıl geçiyor? Kitap okumak ve film izlemek dışında... Çünkü ben hiçbirini yapmıyorum, yapamıyorum. İçime de dönmedim malum o kısmı izah etmiştim hatırlarsanız. Yazılarımda eski yazdıklarıma  atıfta bulunuyorum sürekli ki okuyup okumadığınızı anlamak için. Ne sandınız yani öyle kolay mı bu işler? Koskoca blog nasıl dönüyor? 
Vallahi ben de bilmiyorum ne nereye dönüyor. Allah sonumuzu hayır etsin. Okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Ben dönüp bakmıyorum şahsen. İnşallah çok saçmalamıyorumdur.
Gönülden gönüle bir yol vardır. O yolu bulduysak şayet, gerisi samimiyetsiz kaçar.
Karantina muhabbetimize dönecek olursak henüz cepten yiyen gruptanım ben. Eve alışığım. İçime alışığım. Antremanlıyım anlayacağınız.  Spor yapmamış insan biraz koşsa et keser ya. İşte ben milli sporcuyum. Karantina mecazı bu kadar oluyor inşallah dayanıklılık seviyemi anlatabildim. Etrafımda ben gibi hazırlıklı olan da var ne yaptığını ve ne yapacağını şaşırmış, morali iyice bozuk insanlar da. Elimden geldiğince komik ve olumlu olmaya çalışıyorum kendileriyle iletişim halindeyken. Evet yanlış duymadınız.. Ben ve olumlu olmak! Bunu okurken gülen varsa vücudu et kessin e mi! Çelik bile değişti diyorum size. Herkese benden teselli çek. Evvelallah daha ölmedik. Benim Haziran’a kadar yakıtım var. Sabrı bitenlere bidon falan ne bulursak takviye yapacağız artık. Neyse…  buram buram kamyon kokan  bu mecaz burada bitsin isterseniz.  Herkese sabırlar diliyorum, yaşadığımız gülerle ilgili söylenecek her şey söylendi sanki. 
Söz de yorulurmuş..

Bugünler geçer elbet , ben sonrasındayım. Sınav dedik yaşadıklarımıza lakin asıl sınav sonrasında sanki.

Zorunlu alınan dersler ve seçmeli olanlar.

“Asıl sınav bugünlerin  sonrasında!” demekle hala olumlu bir tavır içindeyim. Yaşananlar tesadüf değil. Gelmiş geçmiş onca fani içinden bizlere denk gelmesini üzüntüyle karşılamıyorum. Yüz yıl daha kalsak cesaret edemeyeceğimiz değişimi göstereceğiz belki. Yıllarca düşünsek fark edemeyeceğimiz gerçeklerimizle tanışacağız. Kalbimiz daha zor kırılacak ve insanlara hoyrat olmayacağız eskisi gibi.
İçe dönmekle değil belki olanla çarpışarak. Kabul ile. 
Ya fazla büyüttük ya çok küçümsedik artık bileceğiz. 
Her not hakkıyla. Hem sana hem bana hem diğerlerine.
Haklı olmanın faydasını beklemeden!

Hayatta bazı dersler zorunlu alınır. 

Konuyla ilgili çok daha derin, ilahi ve manevi fikirlerim var ama kimseyi sıkmak istemiyorum. Ayrıca inanç meselesi butik bir durum gibi geliyor bana.  Bu yazıyla bir parça gülümseyelim, biraz da hak verelim aynı durumda olduğumuz için isterim… Güç bulalım ki güç olalım.
Benim yolum kendimi dinlememekten geçiyor. O yüzden  meditasyon tavsiyelerine çok büyük saygı duysam da yapamıyorum. Kendini güncellerken eski sürümünün de orada bir yerlerde olduğunu bilmek hem güven hem korku veriyor. Beni sonuna kadar savunmasından güç alıyorum. Beni dibe çekme ihtimalinden korkuyorum. 
Benim yolum, şimdilik, kendimi dinlememekten geçiyor. Yaşananlar tesadüf olmamalı.

Ve ben...

İçi boş iyimserlik yerine güven veren bir gerçeği tercih ediyorum.
Karamsarlığa yer yok.
Gerçek sizi kandırmaz. Önce bir savrulursunuz ama sonrasında minnet edersiniz.

Ne iyi geliyorsa...
Hiç aldırmayın.
Devam.

Dedim ya...

Haklı olmanın bir faydasını görmedim.
Asıl fayda , fayda beklememekmiş.

“Kör ile gören bir değildir” ne de olsa. 

Hep beraber iyi olmak muhteşem olacak ama biraz uzun sürecek gibi. Yakıtınızı iktisatlı kullanın can’lar...

Sevgiler,