27 Aralık 2017 Çarşamba

anlarsan değişmen gerekir

"Suçlamak, anlamaktan kolaydır. Anlarsan değişmen gerekir" demiş Peyami Safa. O kadar güzel söylemiş ki gözlerim doluyor. Yorum yapamıyorum. 

Değişmeye gönüllü olmak, değişmeye niyet etmek, değişmek istemek…
Adını sen koy sevgili ve çok tatlı okuyucu...
Bu durum, bir  hayli uzun ve meşakkatli bir yol olduğundan mıdır bilmem,  dilime vurmuş oradan da kelimelere dökülmüş olabilir.  Bir önceki yazımda da bu konuya değinmişim çünkü , belli belli bundan çok ekmek yer bu blog:)
Bir önceki yazımı okumadın değil mi? İlla yayınlasın Gözde, ben bir açıp bakayım yeni bir yazı var mı demek yok ! 
Canın sağ olsun , peki öyle olsun... :)

Nerede kalmıştım? Heh çok zor diyordum, bilirsiniz... Hangimiz yaşamıyoruz ki bunları? Tek tesellim de bu sanırım. Yalnız değilim. Dünyada milyonlarca insan değişim çabası içinde…
Değişmeye çabalamak. ..Bak bir de bunu ekle ilk paragrafa…

Ay aman be!  Bana ne  Onlar’dan!  Benim derdim bana yetmiş : )
Nerede kalmıştım ben yine ? Heh evet.. Dardayım!
Çok zor diyordum… 
Daha fazla hareket etmek, sebze yemek ( bu zor değil, bu başka bir şey, sıfat bulamıyorum) ,sakin kalmak, sabırlı olmak, olumlu düşünmek ( buna da TDK yeni bir sıfat bulmalı) ,  çok su içmek, ön yargıyı bırakmak , anlamak ve yine anlamak … Bitmeyen, her gün yeni bir madde eklenen uzun bir liste bu değişim işi…
Hadi diyelim lahanayı çiğ çiğ yedin, markette cips reyonunu görmezden de geldin , evdeki çikolataların tarihi geçmek üzere zaten, peki anladım. Ya şu ani çıkışlara engel olmak da nereden çıktı be kızım! “Ceketi alıp çıkmak, gemileri yakmak” tacını “Keskin sirke küpüne zarar, sabreden derviş muradına ermiş”  haline devredecek yani.
Bir düşün…
Düşün sen bakim bir düşün.
Sinirlenmemeye çalış, bir makul ol.
Heh ,  bak sen bunları düşünürken  listeden bir maddeyi daha gerçekleştirmiş oluyorsun, tebrikler!

Yok yok Gözde, işin zor.Tüm bunların üstüne bir bardak limonlu soda içersin artık, malum kola da yok. Ara öğünü de atlama, bu maddeler boş mideyle gerçekleşmez. İki kuru kayısı ye bari şuradan, çekinme gün kurusu çok güzel.
Olumlu ol, güzel düşün. Hava güzel, üşenme çık yürü. Bugün yoga yok ve fakat  başka şekilde hareket et bakalım…

Anlamak ve yine anlamak...

Gülümsedin değil mi sevgili ve çok tatlı okuyucu. Hiç saklamaya çalışma , komik buldun bu okuduklarını. Söyle kızmayacağım. Valla diyorum ya ani kızgınlık yok. Neden inanmıyorsun? Ben zaten gül diye yazıyorum. Yoksa halimden çok memnunum, çok şükür. Çıktığım yol, yürüdüğüm mesafe, katettiğim kısım… Hepsi boş. Önemli olan yola çıkmakmış. Yolun kendisiymiş mesele, senin kafanın içindeymiş.

Ben "meşakkatli" sıfatını çok severim, bu sıfatın sonu hep hayırdır inanırım. 

Sen ne zaman çıkıyorsun yola ?
Çıktın mı ya da ? Çıkma  isteğinde misin peki ? Ne yapacaksın şimdi ?

Hazır olmadan çıkma e mi?  Sonra yol bakım çalışması, arabamın lastiği, ayakkabımın burnu derken vazgeçiyorsun gitmekten. Başladığın yere dönünce de çok hoş karşılanmıyorsun eski alışkanlıkların tarafından. Aklında olsun.
Sen hazır olduğunda. Sen niyet ettiğinde…
Yola çık… Hayatına sahip çık… Bir tatile çık imkanın varsa, ne bileyim şu kafanın içinden çık.
Ay bu da “bilim insanı”  Metin Hara çakması bir kısım oldu ama neyse… Sen anladın beni, hiç hızlı hızlı okuyup geçiştirme. Ciddiyim!

Bu sene çok mutlu ol sevgili ve çok tatlı okuyucu, senin moralin bozulunca benim de yüzüm  düşüyor biliyorsun, hepimiz iyi olalım.
Lafta değil, kalpte…

Sev çünkü sevmek en  kolay…

Ben mi?

Ben yolumdan dönmem arkadaş! 
Yolu bitiremem belki , belki  güzel yürüyemem, yürürken düşerim, söverim , yine kalkarım bu sefer koşarım… Arada mola veririm … Bilemiyorum…
Ben yola çıkmışım, olacak olan olur…

Ya da olmaz…
Bazen öyle  olmuyor ki mesela, öyle güzel olmuyor ki…
Yenilgi değildir o sevgili ve çok tatlı okuyucu, yenilgi olsa duramazdık.

Ünlü Türk Amazonu Gülben Ergen’in de dediği gibi , “bana hiçbir şey olmaz , güler geçerim” demek lazım belki de...
Dur ya..  Bilemedim şimdi,  o da çok geniş bir kalp /mide kombinasyonu ister. Ay o kadın da bana pek bir samimiyetsiz geliyor, yani biz lisede olsak ben kesin Seren'in çetesinde olurdum orası net. Yeşim'le falan takılırdım yani o derece ... 
Ay ne diyorum ben..:)

Neyse , sen anladın ben uçtum yine...


Not: Gülben örneğinden yola çıkarak, “Gülben tarzında bir hayat yaşıyor demek” diyen okuyucu. Seni de gördüm.  Allah ıslah etsin : )

Çok önemli not: Değişmek sebzeyi hayatına sokup, sabrı öğrenmekle sınırlı bir mesele değil. Elbet. Sadece bir ya da birkaç örnek vermek istedim.
Çok uzun bir listem var, aklın durur. Kalbin çalışır belki iyi olur.

Bir insanı severek de değişebilirsin, yine de sen bilirsin.
Sana değiş demeyeceğim, ama değiş çok sevgili ve tatlı okuyucu.

Anlamak ve yine anlamak...



“iyi ol” , “mutlu ol” , “güzel kal”, “güzel sev”

İçine sinsin bu yıl!

Sevgimle…



Gözde


16 Kasım 2017 Perşembe

bir takım değişim hareketleri.

“Değişmeyen tek şey değişim”  şehir efsanesine inanmak istiyorum lakin her seferinde beni yanıltıyor.
Çünkü ve maalesef bazı şeyler hiç değişmiyor.
Bazı duygular, bazı insanlar, bazı takıntılar , bazı bazı … böyle gider, bilirsiniz.
Ben değiştim. En başta , ne kadar ve ne yönde değiştiğimi kimseye açıklamak zorunda olmadığımı bilecek kadar çok değiştim.
Belki biraz az.
Çünkü ve elbet , eninde sonunda sensin.
Ben değiştim dersin ve kendini aynı yerde bulursun. Ben değiştim dersin ve karşındaki tatmin olmaz. Ben değiştim dersin ve sonucun aynı kalır. Tüm bunlara aldırmayacak kadar çok değiştim.
Belki biraz daha çok.
Çünkü ve elbet, eninde sonunda insansın.
Kısacası  mutlak bir değişim olamaz bence.
Ve kısacası elbet herkes değişir.     

Değişim kolay olmuyor maalesef. Öyle senaryolardaki gibi çirkin/sakar kız bir anda güzel/oturaklıya dönüşmüyor.  Farkında olmak, aksiyon almak, törpülenmek, sabretmek , daha az konuşmak, daha çok düşünmek, alışkanlıklarını değiştirmeye çalışmak, alışkanlıklarını bırakmak… Bunlar değişim paketinde , hepsi içinde . Ayrı ayrı ya da bir bütün … Fark etmez. Önemli olan tüm bunları “değişiyorum” gazıyla değil “anlıyorum “ sakinliğinde yaşamak. Ben de dahil o kadar çok insan gördüm ki. Bir heves, ne modaysa  oraya bilinçlenen.
Sürü psikolojisiyle değişim olur mu?

Az laf bol eylem.
Lütfen ve lütfen.
Çünkü ve elbet, eninde sonunda su akar yolunu bulur.




Sevgiler,


13 Temmuz 2017 Perşembe

hiç unutamadığımda ve sonsuza dek unuttuğumda ..


Hakan Günday , Kinyas ve Kayra'ya şöyle başlar;
Kayra bir gün bana, “Mutsuzluğuna hiç bir çare aramıyorsun.” demişti. “Ve en büyük acının kendininkinin olduğunu düşünüyorsun. Dünyadan haberdar olmayan bütün geri zekalılar gibi. Ölmesine çeyrek kalmış, herkesi yaşadığına pişman etmeye çalışan, sağlıklı oldukları için suçluluk duymalarını isteyen hastalıklı, yaşlı bir kadın gibisin.”


Soğuk, karanlık ve çok uzun bir kıştı.
Bazı sabahlar " sen neden buradasın , niye bunları yapıyorsun , derdin ne ..?!"  dediğim çok oldu... hala da diyorum çünkü ben şartlarım ne kadar düzelirse düzelsin kendimle çelişen bir hayat yaşadım hep. "Herkesin yaptığı şeyler" benim için hep bir tık daha  zordu ve bu durumu da ailem dışında kimseye izah etmek mecburiyetinde hissetmedim.
Şunları okurken bile "hmm .. Gözde çelişkili hayat yaşıyormuş demek! Acaba ne gibi büyük sırları var , nasıl psikolojik sorunlar içinde?" diye düşünen, okuduğu sadece kelime anlamından ibaret  ve hiç bir zaman benim "yakınım" olamayacak insanlar var biliyorum. 
Gerçek şu ki; "herkesin yaptığını yapmakta zorlanmak"  ortalama bir zeka  ve vasat bir kalple yaşamaktan daha zor değil:)) Çok şükür, bu yazdıklarımı naif bir gülümsemeyle okuyacak ve "heh işte tam kendini anlatmış , bak yine abartmış, kendini neden böyle göstermiş, alem kız yine patlatmış!" diyecek insanlarla  dolu etrafım:)
Neyse dağıldı konu.
Bırakın yazalım yahu.. kaç zaman oldu:))
Bazen bir mesaj geliyor, kaç yıl önce yazdığım bir yazı birilerine klima değil elbet ama vantilatör olmuş..
"Artık yazmıyosun .." demiyor çünkü ben her gün her saat yazarım biliyor.
Yazmayı siz ne sandınız?
Ben , "ağzının ortasına vurulacaklar" listesinde bir numara  insanların karşısında sabırla konusmaya ya da dinlemeye çalışırken,yaşadığım zor günleri anımsarken,dünya üzerinde  olmak istediğim tek yere en uzak, olmak istemediğim yere saplanıp kalmış halde , Caniko bana mavi gözleriyle uzun uzun bakarken , gece tavanımla göz göze,dostum deniz derdime derman olunca mutlulukla ,  hiç unutamadığımda ve sonsuza dek unuttuğumda .. durmadan yazarım.
Cümle uzun mu oldu?
Devrik mi?
Bu saatten sonra fark etmemeli diye düşünüyorum:) Çünkü ben artık anlam bütünlüğünü kafaya takmayacak bir noktadayım :)
Geriye dönüp bakıyorum da...
Her şey "yeni bir hayat kurmakla" başlamıştı fakat aslolan "yeni bir ben" imiş.
Şimdi anlıyorum...
Ve artık kendimi hiç bir konuda suçlamıyorum.
"Çok değiştim!!"  demem imkansız fakat kat ettiğim  yola bakınca kendimle gurur duyuyorum.
Ki bilen bilir , "kendimle gurur duyuyorum" dediysem ben değişimin hası yaşanıyordur:))

Şimdi tüm bunlar sizi neden ilgilendirsin değil mi? Bir insanın değişime  giden yolunda başına gelenler  ve gelecekler başka bir insanı neden ilgilendirsin ki ?  Bu yazı işlerini biraz da bu sebeple askıya aldım . Çünkü bazen bazı insanlar kendilerini öyle sık ve hep anlatıyorlar ki! Kocaman bir BANANE çıkıyor içimden!
BA-NE-NE

Şimdi bunu okuyup "ee Gözde bize ne, so what?" dediğinizi duyar gibiyim:) Haklısınız fakat  blog yazmayı bıraktıran sebep tekrar bir yazı yayınlatan dürtüye mağlup oldu diyelim ve daha da kurcalamayalım olur mu;))

Açıklaması zor , biraz bende kalmalı fakat bir yandan da okuyucuya gitmeli .. Dedim ya benimkisi hep bir çelişki.

Haydi sevgimle..