25 Mayıs 2014 Pazar

Kalpte ne varsa kaderinde olsun.

Öyle bir şey söyle ki her şeyi anlatabilsin.
Tek kelime et.  Bir cümle söyle.
Tam kalbinden.

Bazı durumları anlatmaya, dünya üzerindeki hiçbir kelimenin  gücü yetmez. Hepsi bir araya gelsin yine olmaz. Bazı şeyler anlatılamaz. Açıklanamaz.
Ne yaparız bu durumda?
İlla anlatmak gerekirse ne yaparız?

Önce bir bakarız duruma.
Güleriz.
Susarız.
Sonra yine güleriz.

En sonunda da bekleriz.

Hem iyi kalpli hem mutlu olunduğu rivayet edilir, hem iyi kalpli  hem mutsuz olunabileceği de çok acı tecrübelerle öğretilir.

Lakin,
hem kötü kalp  taşıyıp  hem mutlu olunduğu dünya üzerinde rastlanmamıştır.



Kur’an bize  “kaybettiklerinize üzülmeyin, Allah’ın size verdiklerine  şımarmayın” der.
Çünkü veren de alan da Allah’tır.

Ve mantık basittir,



Adalet dediğin herkese göre değişir elbet.
İlahi adalet mutlaktır.



İyi haftalar,

Gözde


18 Mayıs 2014 Pazar

Yasta olma insan ol.


Ne kara günler.     Her yer acı. Bu tek başına  yeter aslında ama biz onunla bununla  uğraşmaktan yas falan tutamıyoruz…

Önce hükümet sinirleri bozdu. “Duygusuz” duyguluyuz halleri, vicdansız konuşmalar, neredeyse bizleri suçlayacak kadar pişkin ve saçma temellere dayanan tipik savunmalar… İşçi yakınlarını darp ettiler.  Kırılan potları saymıyorum bile. Şaşırdık mı? Tabii ki hayır. Ölümü kanıksamış bir millet olarak tepemizdekilerin ağızlarından çıkanlara şaşırmak ironik olur. Bazen düşünüyorum. Hiç olmasalar keşke ne güzel olurdu… Ama maalesef senin benim kafamdaki  dünya, yaşadığımızla alakasız.  Ne yapsan uymuyor. Olmuyor, olduramıyoruz.

Olayın üstünden neredeyse bir hafta geçmesinden de yola çıkarak başka bir açıdan yaklaşmak istiyorum bu olanlara. Benim canımı asıl sıkan,  milletçe ne sevinmeyi ne de üzülmeyi bilmememiz. Her şeyi başka tarafa çekmemiz, okuduklarımızı/dinlediklerimizi yanlış  anlamamız… En beteri de ağzımızdan çıkan, beyin süzgecinden muaf sözcükler.

Salı akşamı oldu olanlar. O akşam Tarkan konseri vardı. Vay efendim Tarkan neden konser vermiş, bir Rihanna kadar olamamış… Yahu o akşam ben de dışarı çıktım. Olanlardan haberimiz o saatlerde oldu. Bu olanlar önceden vahiy inse zaten herkes programını iptal ederdi. Kaldı ki bence bu ülkedeki en duyarlı sanatçılardan biri Tarkan. Ama o kadar çok seviyoruz ki birilerini linç etmeyi, o kadar hırslıyız ki başarılı, sevilen insanlara… Klavyeyi eline alan coşuyor…  

Klavyeyi eline alan durmuyor…  “Yastayız” diyor, “kömür” diyor, “ömür” diyor… Yazılanların yüzeyselliği…  Herkes bir şey söylemek için yazıyor. Bu gibi durumlarda sinirim bozulmadığı tek yer facebook. Çünkü oradaki arkadaşlarım zaten temizleye temizleye listemde  kalmış en duyarlı insanlar.

Televizyon kanallarına ne demeli… İçli bir müzik eşliğinde Soma’dan felaket görüntüleri… . Başlıyorlar şiire edebiyata ardından. Televizyon kanalları demişken. Güya yastayız ya. Dizi yok. İlk günler film, takip eden günler dizilerin tekrarı…  Dizinin tekrarını izlerken yastasın ama yeni bölüm saygısızlık olur öyle mi?

Soma’ya giden sanatçılar… Bence o insanların ,hiç değilse şu günler, size hiç ihtiyacı yok. Hele reklamınızı yapmanıza hiç. Hele reklam malzemesi olmaya hiç mi hiç.

Instagram’da “Soma”  temalı yiyecek/içecekleri koyup   güya bu felaketi ananları gördüm . Yüzünü boyayıp selfie çekenleri. Ya da sadece “yastayım” selfiesi çekenleri…

Siz şaka mısınız?

Yas böyle tutulmaz. Üzüntünün de bir adabı vardır.   

“Ömrü boyunca yolda gördüğü temizlik işçisine  ‘kolay gelsin’  bile demeyecek insanların sahte yasları midemi bulandırıyor.” diye bir yazı okudum geçenlerde.  Çok doğru.  Halkın içinde olmayan, kendini üstün gören, kibir budalası tiplerin yasları çok komik oluyor kimse kusura bakmasın.

Kimse kusura bakmasın biz milletçe ne sevinmeyi bildik ne üzülmeyi… Takımımız şampiyon oldu dükkan camı indirdik, küfür ettik. Düğünümüz vardı, coşkuyla silah çektik, masum öldürdük. Asker uğurlamaya giderken trafik kazası yaptık,  yeni yıla giriyoruz diye ne bulduysak içtik bütün gece kustuk.

Kimse kusura bakmasın biz milletçe ne sevinmeyi bildik ne üzülmeyi…  Şehitleri unuttuk… Ölen maden işçisinin adetine göre yas tuttuk…  En kötüsü de O’nlar öldü biz O’nları hatırlamadık, biz O’nları “fark ettik.”  

“Dünyanın en zor mesleği” diye başlayıp “ekmek parası uğruna”  sözcükleriyle devam eden ve ”hakkınızı helal edin kahraman şehitlerimiz” ile biten cümleler kurduk.

Gerçekten… Hakkınızı helal edin…

Böyle yas tutulmaz çünkü.

Ertesi gün unuturuz biz… Hakkınızı helal edin…

 

Not:

Bugün biraz baktım millet ne yapıyor ne ediyor diye. Bakmaz araştırmaz olaydım… O “Soma” temalı yemekleri görünce, selfielere bakınca kafam attı.  Belki daha hassas bir yazı yazabilirdim ama merhamet duygusunun bu kadar azaldığı, kalplerin kirlendiği bu duygusuz dünyada, iyilerin dövüldüğü,sövüldüğü,öldürüldüğü bu düzende sakin kalmak imkansız.

Herkese bir kalp, o kalbin içine de merhamet dilerim.

Bırakın yası.

Önce kendi hayatınızdan başlayın.

İnsanları  kalbinizle okuyun. Kalbinizle dinleyin. Kalbinizle hareket edin.

Kalbinizle yaptığınız her iş size geri dönecek artık anlayın bunu.

 

 

Hakkınızı helal edin… Hep var olan ama  300 ve civarı  ölü verdikleri için fark edilen, hep sömürülmüş insanlar… Hakkınızı helal edin…

 
Son olarak,
Bahsettiğim tarzlar  yas ise ben yasta değilim.
Bu yazıda ünlem işareti yoktur. Çünkü ünlem işareti bile hayret içersinde ve yasta.

 

 

Gözde

 

 

 

6 Mayıs 2014 Salı

Bir dilek tut.

Bir dilet tut.
Olamayacağını düşünsen bile niyet et.
Olmayacağını bilsen de.
Vazgeçme!
Daha önce kaç defa denediğin önemli değil.
Devam et.
Bir kere daha… Sonra bir kere… Bir kere…
Hemen pes etme.
Kimse alamaz elinden dileğini.
Madem hala sende.
Dua et.
Çünkü Allah kalbindekini bilir.
Çünkü Allah ne derse…
Sen yeter ki temiz kalmaya devam et.
Vazgeçme!

Unutma dileğin sende!
Kalbin ne kadar temizse o kadarını hak edersin.

Vazgeçme!

1 Mayıs 2014 Perşembe

Mümkünse.

İnsanların beni kıramayacağı bir yere gitmek istiyorum…
Mümkünse en uzağa.
Yol uzadıkça gördüğüm zarar azalır tahminen.
Yol uzadıkça herkes rahat.
İyi niyetlerimi alıp gitmek istiyorum…
Mümkünse en uzağa.
Yol uzadıkça daha az yanlış anlaşılırım tahminen.
Yol uzadıkça siz  rahat.
Daha az ağlayacağım bir yere gitmek istiyorum…
Mümkünse en uzağa.
Yol uzadıkça azalır gözlerimden akanlar tahminimce.
Yol uzadıkça  ben rahat.
Canımın yanmayacağı bir yere gitmek istiyorum…
Mümkünse en uzağa.
Yol uzadıkça acım hafifler tahminen.
Yol uzadıkça yollar rahat.
Mutlu olacağım bir yere gitmek istiyorum…
Mümkünse en uzağa.
Yol uzadıkça mutluluk görünür tahminen.
Yol uzadıkça zaman  rahat.