26 Ocak 2019 Cumartesi

Herkes bildiği yoldan gitsin.

Yazmaya başlamama vesile olan sebeplerle ara vermemi kaçınılmaz kılan mecburiyetleri  düşündüm.
Genelde çok uzun düşünürüm, bu sefer bu kıyaslama kısa sürdü.
Bildiğim yoldan gitmeyi seçtim.
Uzun da olsa, sonunda varmak istediğime çıkan yolu yani.
“Metaforu  bırak” diyosun şimdi okurken biliyorum ama kabul edelim ki bu tarz her zaman ilgi çeker. Bir yerde okumuştum... “İnsan aklı somut olanı anlamaya programlanmıştır.”  
Birisinin  size içinde bulunduğu  ruh halini anlatırken “O kadar  mutluyum ki sürekli gülümsüyorum” demesiyle “Lunaparkta gibiyim, elimde pamuk şekeri dönme dolaba biniyorum” demesi farklıdır. 
Şimdi mutlu insanı dinlemek mi dönme dolaptaki insanı hissetmek mi?
Yine aynı yerde okumuştum:
Metafor  kesinlikle sihir yapmak gibidir!
Neyse bu kadar rol çalmak yeterli. Şimdi kendime dönmem gerekirse söylemeliyim ki ihtiyacım  olan “ilgi çekmekten” ziyade “paylaşmak” aslında... Fakat sorumluluk sahibi her “yazar” okuyucuyu uyanık tutmalıdır. Üstelik Gülben Ergen Instagram’da hashtag’leri nasıl lehine kullanıyorsa ben de blogumda tırnak  işaretinin etinden ve sütünden yararlanıyorum.

Al sana magazin! Al sana teşbih!
Gel de bu blogu okuma ey sevgili okuyucu:)

Kendimi pazar tezgahında hissettim.
Dün haberlerde izledim, pazar o kadar pahalı ki fiyat etiketlerine düşük miktarları yazmak adına sebzelerin ve meyvelerin yarım kilo ücretlerini yazıyorlar.  
Benim pazarda da her şey pahalı aslında, aslında satacak o kadar “burkutucu” cümlem var ki... Oysa ki ben “yarım kiloluk bir burkulma” bile paylaşmayı düşünmüyorum çünkü vicdan sahibi her pazarcı müşterisinin bütçesini düşünür...
Ve  vicdan sahibi her   “yazar” okuyucuyu gülümsetmelidir:)
Üstelik etrafta onca “mağdur” varken biz “tuzu kuruların” dünyevi sıkıntıları kimseyi ilgilendirmez.
Mağduriyet çok özel bir sanattır öyle ki kişi geldiği noktada mağdur olamadığı anlardan dahi mağdur olduğunu iddia edebilir. O yüzden bırakalım da herkes “sevdiği” işi yapsın.
Herkes bildiği yoldan gitsin.
Uzun da olsa, sonunda varmak istediğine çıkan yoldan! 

Yaşasın metafor!

Bu arada “burkutucu” fena olmadı yahu!

Çok değer verdiğim bir büyüğüm bir gün bana “Gözde, hiçbir şeye inanmasan da yola inan” demişti. 

Çünkü önemli olan yolda olmaktır. 

Çok değer verdiğim büyüğümün Metin Hara olmadığını önemle vurgulamak isterim!

Hayatta en büyük amacım iyi bir insan olmak. Çoğunluk için iyi bir insan tanımlamasına girip  bir kalbi hoyratça  kırmaya çekinmemekten, herkes için iyi bir insan olup  kendiyle barışık olamamaktan ya da iyi rolü yapıp günü kurtarmaktan bahsetmiyorum. Çünkü iyilik ve kötülük kavramlarının izafi olduğunu biliyorum.

Bahsettiğim iyi insan tamamen hayalimin ürünüdür. Alıntı değildir. Vurguya gereksinimi yoktur. Bu yüzden tırnak işaretinden bağımsızdır...
Benim dünyamda mutlak iyilik o insana aittir ve kesinlikle öyle bir insan olunabilir.
Bazı günler çok uzağında hissediyorum...
Öyle anlarda bunun bir “tuzak” olduğunu anlayıp yeniden başlıyorum.

Şimdi eminim pek merak ettin şu iyi insanı biliyorum ama kabul edelim ki bu tarz her zaman “ilgi” çeker. İhtiyacım olan “ilgi çekmekten” ziyade inanmak aslında çok sevgili okuyucu.





Sevgi ile ... 

Gözde








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder