15 Mart 2020 Pazar

Çünkü illa ki başkalarının yaşam sevinci değer...


Günlerdir  yazasım var ama yazmaya utanıyorum. Felaket üstüne yenisi, dillendikçe de artıyor. Durup bir köşede izlemek en kötü hissettiren zaten,  onca acı varken.
Uzun zamandır duranlar bilir, toplu halde bir  durma  söz konusu ise “şimdi ne olacak, tek başına duramayacak mıyım artık eskisi gibi?” telaşı yerleşir insana. Bu bencillik midir? Bencilliğin bu denli naif olabileceğini düşünmek geçen günlere hainlik olur. İnsan “tek başına” umutsuzluğa kapılırken ya da hüzünle yatıp hüzünle kalkarken iyi de etrafındakilerin bu hali düşündürüyor. Kitleler halinde umutsuzluk! İşte buna hazır değiliz. “Uzun zamandır duranlar” bile!
Çünkü illa ki başkalarının yaşam sevinci değer… Bizimki de bir başkasına…

Tek başına iyilik bencilliktir.
Tek başına ve uzun zamandır durmak ise tercih.

O kadar çok şey oldu ki … İyi düşünmek , birbirimize moral vermek , açık hava, bahçe çimen yetmiyor biliyorum .  Yeni bir yol lazım. Ya da kabul. Bu kabul bizi tek noktaya götürür…
“Bu da geçer ya hu!”

Televizyon, hala okuyanlar için gazete ve tabii ki internet. Her haberden haberdarız. Bize aktarıldığı şekilde! Gözümüzü açtığımızda ilk iş olarak  haber almak istiyoruz. “Ben uyurken neler oldu?”  Yeni kötü bir haber daha.. Sonra bir salgın..  Her kafadan ayrı ses, konunun uzmanı olan   olmayan herkes bir programa  çıkıp tavsiye veriyor. Etraf tavsiyeden geçilmiyor! Benden de bir tavsiye o halde..
Glütensiz unu ve maskeleri hasta insanlara bırakıp önleminizi alın!
Bu karantina günleri  kapsamında en mağdur olan çocuklar… Tatilleri zehir oldu.  Uzaktan eğitim kime ne kadar ulaşacak ve ne kadar yararlı olacak. Sınava giren çocuklar ne yapacak… Bu ülkede televizyonu bile olmayan  3-4 çocuklu aileler var. Çalışan anne ne yapacak? Her iş yerinin kuralı ayrı, vicdanlısı var insafsızı çok… Allah herkesin yardımcısı olsun. Bu zor günleri en kısa zamanda atlatmayı diliyorum.

Uzun zamandır yazasım var dedim  ya, aklımda  yazacaklarım hep dönüp durdu. Şimdi hepsi bir duvar kenarında saklanmış beni izliyor sanki. Öyle bir dönemdeyiz ki hangi konudan dem vursak sakil kalacak. İnsan kendi hayatını, kendi dertlerini ve kaygısını erteliyor bu zamanlarda. Bu erteleyiş “acaba gözümde çok mu büyümüşler…” haline evrilebilir. Bu da şerrin bir hayrıdır  elbet. 
Dünyada çok büyük acılar var…. Kafamda dönüp durdu…

“Dünyada çok büyük acılar var”

Kimisi bu acıların onu teğet geçmesine şükreder ben ve benim gibiler için durum farklıdır. Üzüldüğüm her şey için utanıyorum artık. Kendimle çok ilgiliymişim gibi geliyor. Üzüldüğüm şey üzülmeye “değer” olsa bile , ilerideki izlerini şimdiden kestirebilmek olası hatta … Olanların olmuş kalması gerekiyor artık hepimiz için. Bir durup düşünmek gerekiyor. Belki de çok büyüttük. Belki de çok büyütüyoruz.
Belki de çok daha iyi bir insan olabiliriz.

Önleminizi alın!

El yıkamayı tavsiye eden hiç kimse tevekkül etmenizi öğütlemeyecek. Bunun öğretilen bir şey olduğuna inanmıyorum. Bu bir çağrıdır, uyan arkasından gider.

Son olarak…

Sevdiğim birinin bir sözü vardır. “Cahille sohbeti kestim, artık kendimle konuşmuyorum”
Bu çok büyük bir nefis terbiyesi biliyorum ama hiç değilse kendimle gevezelik yapmamaya niyetliyim bu aralar.. Evlatları neden bilinmez bir sonuçtan şehit olan anneler ya da  depremde babasını kaybeden  çocuk aklımıza gelince bunu yapmalıyız belki.

Tüm bu kargaşa bitiğinde ellerimiz yıkamaya ve gözümüzde büyüttüklerimizi   törpülemeye devam ederiz umarım.  Belki de kendimizle yeterince konuştuk… Şimdi tüm dünyayı dinleme zamanı.

Sevgiler,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder