18 Temmuz 2019 Perşembe

Yoldaş mısın?

32 yıl boyunca yaşadığım evden, kendi isteğim dışında , taşınmak zorunda kaldığım gün hayatta hiçbir şeye sıkı sıkıya bağlanmamak gerektiğini anladım. Evet, biliyorum... Biraz geç farkına vardım. Ben hep sonuna kadar gitmek istedim sanırım. Bağlı kalmak bağımlılığa giden yolmuş sadakate değil. Sadakat dediğin elle tutulur değil zaten , kanıtlamak için hayatını sabitlemen gerekmiyor.
Keşke böyle tatsız hadiseler yaşamamıza gerek kalmadan erişebilsek bu bilgilere.
Kalbimiz paramparça olmadan herkesi kendimiz gibi sanmamız gerektiğini doğuştan bilebilsek mesela ya da işler istediğimiz gibi gitmediğinde “kabulun” ne işe yarayacağını anlasak en baştan. “Kabul “ çok güzel bir kelime, niyeti olan için şifa yeni başlayanlar için bir parça eziyet belki ama illa ki olgunluğa giden yolda sabretmenin yanında, yoldaş...
Annem bana “yoldaşım” der,  doğum günümde aradı. “Gözde , yoldaş olmak illa ki aynı yolda yürümek değildir , yoldaş olmak birbirini dinleyebilmek ve aynı hisleri hissetmektir. Acısını almak tatlısını paylaşmaktır sen benim yoldaşımsın..” Bu sene doğum günüm biraz farklıydı, neler kaybettim neler kazandım bir bilseniz. Ya da bunlar bana kalsın, siz bana her haltınızı anlatıyor musunuz yahu?:))  
Öyle herkese “yoldaş” denilmez, aynı yolda yürümek teklif edilmez, eğer o yolu yürümeye başlamışsan  sorumluluk almışsın demektir. Annemin de dediği gibi bir insanı dinlemek! Bir insanı dinlemek sorumluluğu almaktır... 
Sorumluluk almak ailende öğreniliyor ailede başlıyor ve devam ediyor. İster tek çocuk ol istersen beş kardeş sorumluluk almak durumundaysan sorumluluk alıyorsun. Yeter ki işlesinler...
Böyle değerleri insan ailesinde öğreniyor, mesela annen sana doğduğundan bu yana nasıl anlamlar yüklemişse  sen “O” oluyorsun. 
Duydukları küçük bir çocuğa işler, kalır. 
Belki de herkese karşı sorumlu hissetmem bundan kaynaklanıyor. 
Çok şükür , ne güzel bir ailem var ! 
Ablam ve benim ayaklarımız yere sağlam bastı ,hep gerçeğin içinde yaşadık. Annem bize olumlu düşünmeyi, iyi niyetlerde bulunmamızı öğütledi. Yok yahu bana resmen emretti :)) 
Evet ben bu kısmı biraz sınıfın arka sırasında dinlemiş olabilirim:) ve fakat hep kulağımda kaldı... Küçük bir çocuk ne duyarsa  o O’na  işler...

Annem bana yoldaş olmayı anlatmasa, insanları yarı yolda bırakabilirdim mesela...
Ya da kayıtsız şartsız hep beni savunsa, her iletişimimde karşı tarafı duymazdan gelip kendimi hayal dünyasında gezdirebilirdim. Hayal dünyasında hep biricik.. Hep haklı hep mağdur hep ben hep!
Küçükken prenses büyüdüğünde kraliçe diye ortalıkta gezen insanlar ... 
Hiç eleştirilmemişler , kendilerindeki eksik hep “sen özelsin” fikrine devşirilmiş.
Aile çok önemli.
O ailede size verilenler.
Merhamet ve adalet ve sevgi.
Küçükken prens büyüyünce kral diye ortalıkta gezen insanlar.
Sorumluluk almayı bilmeden.
Kalp kırabilirdim mesela...
Annem beni “özelsin” diye büyütmedi “herkese iyi davran” diye büyüttü.
Koca bir hayal balonunda büyüseydim... Kalp kırsaydım hep anlaşılan taraf olmak hep ilgi bekleyen... hep ben ben ben... 

Allah korusun:) 

Tamam tamam kafanı bulandırma. Bu kısmı çok daha keskin ve uzuncana anlatabilirdim. Ama  okuyucunun ilgisini kaybetmemem gerektiğini bilecek kadar uzun zamandır yazıyorum.. 

O yolların sonunda dönecek evin işin ailen seni sevenler var mı ve sen bu insanlara benziyor musun, bu benzerlik sana güzelliklerle döndü mü?

Tamam tamam... Harikayız çok çok anlayışlı okuyucu.

Dur tamam ne diyordum.
Sabır ve kabul. Şimdi kabuldesin ve sabırdasın emin miyiz? Bir sonraki aşamaya geliyorum bak iyice yokla kemerin takılı mı, içecek yiyecek her şey alındı mı? 
Bak geliyorum.

Bağış...
Sen affetmek de diyebilirsin ...
Bak bu yolların sonu affetmeye çıkar.
Ona göre kullan şu arabanı.
Güzel bir  kendin pişir kendin ye mekanı gördüm, orada durup bu konuyu tartışacağız.

Bak hala herkes yaptığıyla mı kalacak diyosun!
Aleyna Tilki’nin dediği gibi “bırakın kazandım zannetsin zavallı” :) 

Hadi hız sınırını aşmadan hadi..

Bu yolların sonu hep yeşil hep mavi...

Sevgimle...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder