12 Ağustos 2019 Pazartesi

Herkes elindeki köfteyi yavaşça yerine bıraksın. Bu bir bayram yazısıdır.

Kurban Bayramı önce dedeme sonra anneanneme veda ettikten sonra önemini yitirdi benim için. 
Eskiden kurban bağışı kavramı yaygın değildi , kurban pazarına gider kendi işini kendin hallederdin. Bu kısım dedemdeydi.
Şimdi hayvan hakları savunucuları “kendi işinizi  nasıl hallederdiniz,  koyuna ne şekilde eziyet ediyordunuz!?” diye soracaktır. Kasaplar efendim, bu iş için kasaplarla iş birliği yapılırdı. Belki sizlerin büyükleri de tecrübe etmiştir. Sormak bedava, dinlemek de ... 
Beşiktaş’taki evde bir telaş, bu kısmı hikayeleştirmek ve sizleri sıkmak istemem. Anneannemin öncülüğünde kurban işi helalinden,  en olması gerektiği gibi ve en temiz şekilde sonlanır kahvaltıya geçilirdi.
Kavurma kokusunu her çocuk gibi ben de sevmezdim. 
Anneannem bana yumurta yapardı.
Bugün hala haşlanmış yumurta sevmem çünkü bir Allah’ın kulu o yumurtayı anneannem gibi haşlayıp servis edemez. Bir insan bir yumurtaya ne söyler de o kadar güzel haşlar? 
Kurban Bayramı, Beşiktaş’taki eve veda ettikten sonra güzelliği yitirdi benim için.
Şimdilerde kurban katliamdır deniyor. Öncelikle şunu düzeltelim kurban ibadettir.
Tüm şartlar yerine getirildikten sonra ihtiyaç sahiplerinin et yemelerine vesile olmak çok hayırlıdır.
İnancı olup da içi el vermeyen de istediği gibi bağış yapabilir.

Hayatta iki soruyu iyi benimsemek lazım.
Bana ne? Sana ne?

Bu ülkede inanan insanlar , inanıyor gibi görünenlerin yarattığı kötü imaj yüzünden her gün hakarete uğruyor. Ben bu duruma çok içerliyorum. Neredeyse “inançsızlık” “ahlaki” olan gibi sunulmuş halde.
Geçmişi hatırlayın lütfen.
Herkesin bir anneanne hikayesi dede anısı vardır eminim.
Buna da mı saygınız kalmadı?
Her neyse... Bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi kırıcı olmamaya gönüllüyüm hele bu bayram günü. 

Hayvanları düşünen önündeki köfteyi yemesin. 
Bu size hakaret hakkı tanımaz yine de savunduğunuz şeyin sizdeki yansımasını görmüş oluruz.

Ameller niyetlere göredir.

Anneanne , dede.. 
Biraz daha ittirelim be Can’larım çok az daha...
Sizi seviyorum.
Hem de hiç ayırmadan. 
Tıpkı sizin gibi.

Adil.



Not:  Bir önceki yazımı sadece blogta yayınlama kararı aldım. Bir sürü mesaj geldi.
Yahu beni ben bile bu kadar ciddiye almıyorum.  
Ben iyiyim!
Unutmayın ki bu topraklar üzerinde bir Gülben’e bir de bana hiçbir şey olmaz.

Acayip iyiyim. Ve çok daha iyi olacağım.

Bu benim hassas okuyucum için burada dursun. İlerde “daha iyi olacağım” kısmında yıkacağız buraları.

Sıcak denizlere ulaştım tekrar.

Siz hala o tünelde takılıp kalacağımı mı sandınız?


Sevgimle... 

Mutlu Bayramlar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder