1 Eylül 2014 Pazartesi

Tarlanın ortasındayım.


Hayalimdeki bahçe, bildiğin “tarla” çıktığından beri düşünüyorum.

Kibir! Vardığım sonuç tam olarak da bu…

Yürüdüğüm yolun “uzun ve dikenli” olduğunu düşünerek,  o yolu “hakkıyla” tamamladığımı düşünerek, kısacası o  güzel bahçeyi “hak ettiğimi” düşünerek… Böbürlendim…

Yürüdüğüm yolun uzunluğunu bilmem de dikenler yeterince batmamış demek…

Bir önceki yazımda da  bahsettiğim gibi, Allah adına karar vermek ve Allah’ın bu model kullarına sabrı muazzam. Her şeyi  O’nun takdirine bırakmak ise beni durduran bir şey.  Son zamanlarda bu konuyla ilgili ciddi ve önemsediğim ölçüde yanlış anlaşılıyorum. Uzatıp okurken sıkılmanızı istemem, üstelik kendimi defalarca izah etmeye  ne halim ne de isteğim var ama son kez söylemek isterim ki “tevekkül” insanı tembelleştirmez. Tam tersine her şeyi layığı ile yapmaya devam eder sonucunu Allah’a bırakırsın .  Olmadığı noktadaki üzüntünse, eğer  bu inanç kök salmışsa içinde, bir noktada “kaldırılabilir” olur.  İşte bir devrik kelime daha! “kaldırılabilir”  Senin “kaldırılabilir üzüntün”  seni yolundan etmez. İşinden etmez. Arkadaşlarından etmez. Ailenden etmez. Sağlığından etmez. En işe yarar olanı ise seni senden etmez.

Şimdi soru…

Hala “tevekkül” diye diye her şeyi bıraktığımı mı düşünüyorsunuz?

Başka sorum yok.

 

Yolumdan dönmüşlüğüm yok,  hem tarla dediğin de ekilmek için değil midir? Belki güzel bir bahçem olacaktı ama hazıra konmuş hissedecektim. Şimdiyse tarlayı gönlümce ekerim.

Bilmiyorum… Belki de tarlayı iade edip dikenleri arttırma seçeneğine giderim. “Acı yok”  efsanesine  giren ben değil miydim? Al sana diken hem de en devesinden.

Bilmiyorum…

 

Ben hala yolun yeterince zor benimse yeterince yürümüş olduğumu düşünüyorum içten içe. Allah affetsin.

 

 

Yolda yürürken…

 

Size yapılan kötülüğü unutun. Kalbinizi karartmayın. Hakkınızı helal edin ve yüklerinizden kurtulun.

Eğer siz değişebileceğinizi düşünüyorsanız insanların da değişeceğine inanırsınız. İnsanların değişeceğine inandıkça O’nları değiştirmeye kalkarsınız. Lakin gerçek olan insanın değişmeyeceğidir.

Sevginizi  ve iyiliğinizi  abartmayın. Çünkü siz iyi oldukça sömürecekler  ve siz çok sevdikçe kıracaklar.

Söz vermeyin. Yapacağınıza yüzde yüz emin olsanız dahi lütfen söz vermeyin.

Hoyratça beddua, içiniz yansa da  “ah” etmeyin. İlahi adalet bu işi sizin adınıza yapar.

Size, kardeşinize, annenize ,babanıza,eşinize, arkadaşınıza yapılsa kızacağınız ya da üzüleceğiniz hiçbir şeyi karşınızdakine yapmayın.

Kompleksten uzak, komplekslilerden iki kere uzak olun.

Kıskanmayın. Kimseyi  kıskanmayın. Kıskançlık havadaki nem gibidir. İnsana yapışır. Ve sadece O’na sıkıntı verir.

İnsanların güzelliklerini dillendirin. Kişiyi iyi hissettiren daha etkin bir iletişim bilmiyorum.

Herkesin duygularını yaşama ve ifade biçimi farklıdır. İnsanları kendi algınızla değerlendirdiğiniz sürece mutsuz olacaksınız.

Kimseden bir şey beklemeyin. Sizin en büyük belki de tek kahramanınız sizsiniz.

Bir kalpte merhamet varsa gerisi teferruattır. Merhametinizi hatırlayın. Merhametinizi hissedin. Merhametinizi gösterin. Merhametli olun diyemem çünkü merhamet sonradan kazanılan bir erdem değildir. Doğuştan ya vardır ya yoktur. Merhametle ilgili her söz ona sahip olanları bağlar. Diğerleri dünya üzerindeki canavarlardır. Ve canavarlar hakkında konuşulmaz. Hiç değilse bu blogta!

Dünya üzerinde, aklınıza gelebilecek her ilişkinin temeli sevgidir. Saygı sevgi sayesinde gelişir. Sevgi her şeyin anahtarı, çaresi, sebebi ve sonucudur.

Cesur olun. Cesur olamayan   sizi suçlu hissettirir.

Sizi mutlu eden şeyler yapın.

Ağlak insanlardan uzak durun. Karamsar olmak bir mizaç meselesidir. Gerçekçi olmakla paralel gider.  Ağlaklık ise karamsarlık adı altında  kişinin etrafındakileri  dibe çekme isteğidir.

Olumlu düşünün. Korktuğunuz her zaman başınıza gelir.

Adaletli olun. Tüm köylerden kovulacağınızı bilseniz de doğruyu savunun.

Gerçekçi olun. Hayal kurmak için kirli bir dünyadayız. Hayallerinizin altında kalmayın.

Dibe vurmaktan korkmayın. Hayatı boyunca su üstünde olan kimse yaşamamıştır. Dibe vurun. Dipte durmayın.

Her şey “nasılsın?” sorusu  ile başlar. İnsanlara nasıl olduklarını sorun. Sormak için değil önemsediğiniz için sorun.

İnsanları önemseyin. Sizi önemseyenleri daha da önemseyin. Kimsenin duyguları ile oynamayın. İnsanların duygularıyla oynamak en büyük kul hakkıdır.Haklar helal edilir elbet fazla yük… Lakin siz başınızı yastığa huzur içinde koyar mısınız… İşte asıl nokta bu. Kimsenin hakkını almayın.

 

 

Uzun ve dikenli “o” yolda yapılması gerekenlerin bir kısmı bunlar… Aklıma gelenler… Ailemizin öğrettiği,  büyüklerimizden duyduğumuz, kitaplardan okuduğumuz … Hepimizin bildiği…

 

 

 

 

Şimdi soru…

Tüm bunları yapabildiğimi mi zannediyorsunuz?

 

Tarlanın ortasındayım diyorum.

Başka cevabım yok.

 

 

 

 
Sevgiler,

 

Gözde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder