İyiliğini abartma.
Bu sözü bana “alınganlığını
abartma” versiyonuyla çok eski bir arkadaşım söylemişti. Geçen hafta yaşadığım
daha doğrusu “kendime yaşattığım” bir olay sonucu bu cümleden esinledim ve
facebooka yazdım.
“Kendime Not. İyiliğini
abartma.”
Hepimiz bazen hissederiz
bunu. İyilikle enayilik arasındaki çizgiyi ne kadar aştık diye düşünürüz. Yaparken pek kahramancadır da o iyilikler
yaptıklarınıza karşılık aldığınız geri
dönüşlerin tarzı, miktarı ya da hiçliği bizi “kahraman” havasından “enayi
ezikliğine” sert ama olması gereken bir geçişe sürükler. Olması gerekende
ısrarcıyım çünkü eğer sen her türlü kullanılmaya ve nankörlüğe rağmen hoyratça
iyilik yapma ısrarını sürdürüyorsan ya
işgüzarsındır ya da enayi.
Hiç kusura bakma.
Nerden mi biliyorum?
Bak şimdi güldüm!
Böyle dedim diye hiç
iyilik de yapmazsın sen artık! Kapkara bir kalple gezersin hatta bencillerin
efendisi bile olursun bu gidişle.
Yapma…
Gel dinle beni… Anlaman
için madde madde gideceğim.
Herkese iyilik yapmamakla kimseye iyilik yapmamak arasında
fark var. Birincisinde adamına göre muamele esastır. Diğeri ise kalbin
kanseridir. Yapma. Sana bir iyilik yapana sen üç iyilik yap ama on iyilik
yapma. Abartma. Gözünü seveyim abartma.
Karşılık bekleme. İyilik
herhangi bir maddi ya da manevi karşılık
beklemeksizin yapılır. Allah rızası için, insanlık adına ya da sadece
karşındakini sevdiğinden belki acıdığından ya da vefa borcundan. Ama asla karşılık için değil. O zaman yaptığın şey “tİcarete” girer. İyilik yapmanın
ticareti olmaz .
Enayilik boyutuna mı geldin… Kullanılıyorsun artık belli
değil mi? Hemen olay yerini terk et. Yaptıkların yanına kar karşındakinin
sırtına yük olsun hayat boyu. Sen kalbini karartma.
“İyilik yap denize at” derler ya… Sen bakma. O sözü söyleyenin
canı yanmış. Sonradan iyi insan olunmaz. Sonradan kötü insan da olunmaz.
Sonradan canı yanmış olunur.
Sen bakma O da zamanla unutur…
İyi niyet insanın uzvudur.
Kısa bir aradan sonra
tekrar yazmak güzel geldi. Devamı gelir mi gerçekten bilmiyorum çünkü
korkuyorum açıkça söylemem gerekirse. Yazdıkça keşfetmek diye bir illet var.
İllet diyorum çünkü
fazla bilinç insanı yoran bir şey.
Yorulmak için fazla
yorgunum.
Fazlasını bilmek
istemiyorum.
Fazla bilmek insanı
öldüren bir şey.
Beni seven okuyucuma
not
Bu yazıyı kendini
sürekli iyilik yaparken bulan güzel yürekli insanlara yazdım. Kullanıldığını
bile bile kendinden taviz vermenin ne demek olduğunu bilirim. Yılın 364 günü
iyi ol. Tek bir gün hatan olmasın hepsini unuturlar bilirim. Sen tüm iyi
niyetinle çabalarsın ve karşındaki için çok büyük bir şey yaptım zannedersin.
Oysa aldığın en yüreklendirici tepki “ne gerek vardı” repliğidir bilirim.
”Yapmasaydın!” ya da
sadece kuru ve soğuk bir “sağol” derler bilirim.
Teşekkür etmenin içtenliği ve “sağol” kelimesini yapmacıklığı. Farkı
hissederim.
“Enayiye bak nasılsa O yapıyor, yapsın” derler bilirim.
“ Bu kesin bir karşılık bekliyor yoksan neden
yapsın bunca iyiliği” derler bilirim.
Hepsini bilirim de yine
de gözlerinin içine baka baka yapmaya devam ederim.
Çünkü bilirim.
Kimseye iyilik
yapmamakla herkese iyilik yapmak arasında çok ince bir çizgi vardır. Ve eğer
dengeyi bulamıyorsan çizginin ya “kanser” tarafındasındır ya “enayilik.”
Ben bu yaşımda hala
dengeyi bulamadım.
Siz bulanlardan olun.
Allah kötüden ve
nankörden korusun.
Çünkü en nihayetinde bilirim, iyiliğin kadar güzelsin!
Çünkü en nihayetinde bilirim, iyiliğin kadar güzelsin!
Okuduğunuz için
teşekkür ederim.
İyi bir hafta geçirin.
İyi olacak çünkü hala nefes alıyorsunuz.
Gözde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder