9 Mart 2014 Pazar

İyiliğini abartma.


İyiliğini abartma.

Bu sözü bana “alınganlığını abartma” versiyonuyla çok eski bir arkadaşım söylemişti. Geçen hafta yaşadığım daha doğrusu “kendime yaşattığım” bir olay sonucu bu cümleden esinledim ve facebooka yazdım.

“Kendime Not. İyiliğini abartma.”

Hepimiz bazen hissederiz bunu. İyilikle enayilik arasındaki çizgiyi ne kadar aştık diye düşünürüz.  Yaparken pek kahramancadır da o iyilikler yaptıklarınıza karşılık aldığınız  geri dönüşlerin tarzı, miktarı ya da hiçliği bizi “kahraman” havasından “enayi ezikliğine” sert ama olması gereken bir geçişe sürükler. Olması gerekende ısrarcıyım çünkü eğer sen her türlü kullanılmaya ve nankörlüğe rağmen hoyratça iyilik yapma ısrarını sürdürüyorsan  ya işgüzarsındır ya da enayi.

Hiç kusura bakma.

Nerden mi biliyorum?

Bak şimdi güldüm!

Böyle dedim diye hiç iyilik de yapmazsın sen artık! Kapkara bir kalple gezersin hatta bencillerin efendisi bile olursun bu gidişle.

Yapma…

Gel dinle beni… Anlaman için madde madde gideceğim.


Herkese iyilik yapmamakla kimseye iyilik yapmamak arasında fark var. Birincisinde adamına göre muamele esastır. Diğeri ise kalbin kanseridir. Yapma. Sana bir iyilik yapana sen üç iyilik yap ama on iyilik yapma. Abartma. Gözünü seveyim abartma.


Karşılık bekleme.  İyilik herhangi bir maddi ya da manevi  karşılık beklemeksizin yapılır. Allah rızası için, insanlık adına ya da sadece karşındakini sevdiğinden belki acıdığından ya da vefa borcundan.  Ama asla  karşılık için değil. O zaman  yaptığın şey “tİcarete” girer. İyilik yapmanın ticareti olmaz .


Enayilik boyutuna mı geldin… Kullanılıyorsun artık belli değil mi? Hemen olay yerini terk et. Yaptıkların yanına kar karşındakinin sırtına yük olsun hayat boyu. Sen kalbini karartma.

“İyilik yap denize at” derler ya… Sen bakma. O sözü söyleyenin canı yanmış. Sonradan iyi insan olunmaz. Sonradan kötü insan da olunmaz.

Sonradan canı yanmış olunur.

Sen bakma O da zamanla unutur…

İyi niyet insanın uzvudur.

Kısa bir aradan sonra tekrar yazmak güzel geldi. Devamı gelir mi gerçekten bilmiyorum çünkü korkuyorum açıkça söylemem gerekirse. Yazdıkça keşfetmek diye bir illet var.

İllet diyorum çünkü fazla bilinç insanı yoran bir şey.

Yorulmak için fazla yorgunum.

Fazlasını bilmek istemiyorum.

Fazla bilmek insanı öldüren bir şey.



Beni seven okuyucuma not

Bu yazıyı kendini sürekli iyilik yaparken bulan güzel yürekli insanlara yazdım. Kullanıldığını bile bile kendinden taviz vermenin ne demek olduğunu bilirim. Yılın 364 günü iyi ol. Tek bir gün hatan olmasın hepsini unuturlar bilirim. Sen tüm iyi niyetinle çabalarsın ve karşındaki için çok büyük bir şey yaptım zannedersin. Oysa aldığın en yüreklendirici tepki “ne gerek vardı” repliğidir bilirim.

”Yapmasaydın!” ya da sadece kuru ve soğuk bir “sağol”  derler bilirim. Teşekkür etmenin içtenliği ve “sağol” kelimesini yapmacıklığı. Farkı hissederim.

 “Enayiye bak nasılsa O yapıyor, yapsın”  derler bilirim.

“ Bu  kesin bir karşılık bekliyor yoksan neden yapsın bunca iyiliği” derler bilirim.

Hepsini bilirim de yine de gözlerinin içine baka baka yapmaya devam ederim.

Çünkü bilirim.

Kimseye iyilik yapmamakla herkese iyilik yapmak arasında çok ince bir çizgi vardır. Ve eğer dengeyi bulamıyorsan çizginin ya “kanser” tarafındasındır ya “enayilik.”

Ben bu yaşımda hala dengeyi bulamadım.

Siz bulanlardan olun.

Allah kötüden ve nankörden korusun.

Çünkü en nihayetinde bilirim, iyiliğin kadar güzelsin!



Okuduğunuz için teşekkür ederim.

İyi bir hafta geçirin. İyi olacak çünkü hala nefes alıyorsunuz.

Gözde









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder