16 Şubat 2014 Pazar

eskidendi...


Kurnazı sildim çünkü aklınca beni kullanabileceğini sandı.

Sinsiyi aramadım çünkü pişkinliğinden ben bile utandım.

Kalpsizi Allah’a havale ettim çünkü  yapacak bir şeyim  kalmamıştı.

Merhametsizi  denedim  çünkü sonunda haklı çıktığımı görecektim.

Kompleksliyi görmemezlikten geldim çünkü O’nun işi zordu acıdım.

Aramayanı aramadım, sevmeyeni sevmedim. İstemediğim yerde kalmadım, istemeyeni zorlamadım.

Gururum için her şeyi yaptım. Son ana kadar ahlaklı kaldım.

Temizledim…

 

Sonra bir zaman geçti. İki yol vardı. Ya içindekilerin bir kısmı çürümüş diye bütün çuvalı yakacaktım ya da açıp içini tek tek ayıracaktım.

Bu çürük… Bu sağlam!

Çuvalı yakmışlığım var. Pire için evi yakmışlığım da var. E gemilerin ününü biliyorsunuz! Ben bu yakma işini kökten çözdüm sanmışım. Geldiğim bu noktadan arkama dönüp baktığımda izlediğim yöntemin acemice, canı yanmış ve başarısız olduğunu gördüm.

Yakmakla temizlenseydi şu an içinde bir kuru dalın bile kalmadığı koskoca ormanda tek başınaydım.

Yakmak değil yazmak temizler. Hayatına iyileri almak, herkesin mutluluğunu dilemek, güzelliğini dillendirmek temizlermiş.

Sevmek temizlermiş.

Çuvalı yakamadım… Daha önce yakmışlığım var…

Daha beter olduğunu gördüm.

 

Edebiyatı bırakmak gerekirse çok sevdiğim insanlarla görüşüyorum, sınırlarımı belirliyorum, kafaya takmak benim olayım ama onunla da iyi geçiniyorum. Artık onu da sakinleştirebiliyorum.

Ağlak  hiç bir atraksiyonum yok hobilerim arasında ve kendimi suçlamıyorum.

Boş zamanlarımda beni sevenlerleyim. En sevdiğim mevsim hala sonbahar. Hala kötü besleniyorum ve annemi zaman zaman üzüyorum.

Her şeyin bir zamanı varmış ve hiçbir şey nedensiz değilmiş. Bir sonraki yazımın konusu.  O kadar çok şey oldu ki bunun doğruluğunu kanıtlayan…

Şükrediyorum… Çok şükrediyorum…

Bana tüm sıkıntılarımın nedenini anlama fırsatı verdin, bugüne şükür ama ben kulum. Nankörüm… Doymam…

Daha da iyi olsun istiyorum.

Daha iyi olacak.

İnadına!

 

İyi bir şey var.. Son bir şey sanki. Hala ismini koyamadım.

İnadına iyi olacak.

Çünkü her zaman iyiler kazanır.

Çünkü yakmanın yıkıcılığını yaşadım.

Tek başınaydım.

 

Çok şükür…

 

Not

 

Hayatımın bu bölümünün adı Sezen Aksu’nun bir şarkısında gizli.

Hani herkes arkadaş hani oyunlar sürerken…

Hani şarkılar bizi henüz bu kadar incitmezken…

Eskidendi… eskidendi… çok eskiden…

 

 

Canımı acıtmasaydınız sizi atmayacaktım. Hiçbir zaman kıymayacaktım. Ama gözümün içine baka baka kalbimi oydunuz.

Umurunuzda mı?

Ben de öyle tahmin etmiştim…

 

 

Yazılarımı sırf beni sevdiği için okuyan ve beğenen tüm güzel insanlara teşekkür ederim. Siz olmasaydınız şu an koca evi yakmakla meşguldum.

 

İyi olun…

 

İnadına!

 

Gözde

3 yorum:

  1. Bazı şeyleri de yakmak lazım. Yakılmadığında geleceğe miras bırakıyorsun ve bilinçaltın onu beslemeye başlıyor, ta ki birgün senin canını tekrardan acıtması için... ne zaman ve nasıl belli olmadan...

    YanıtlaSil
  2. Erdem Bey tümden evi yakmayalım yeter..
    Teşekkür ederim okuduğunuz için:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gözde Hanım, yazılarınızı beğenmeye başladım, tabi ki herkesin kendine özgü düşünceleri ve eylemleri var, ancak bazen bunları tartışmak bile insana kazandırdığı vizyonun yanı sıra, zaman zaman kendi fikirlerini de yeniden gözden geçirme olanağı sunabilir. Bu konuda "yakmak" ritüeli benzersiz durumların ortaya çıkarabileceğine göre anlam değişikliği taşıyabilir. düşüncelerinizde bir olayı ya da olayları canlandırmanıza bağlı olarak değişik anlamlar çıkartabiliriz.

      Belki de sizin anlatmak istediğiniz bir olayı ben kendime uyarlamış bir şekilde benimseyebilirim. Burada önemli olan sizin bir müzik eseri dinler gibi okuya verdiğiniz algılama kavramını ortaya koyuşunuzdur. Zaten bunun için de ilk cümlemi edindiğim genel sonuca bağlı olacak şekilde kurmayı tercih ettim... Devam :)

      Sil