15 Ocak 2014 Çarşamba

Hasetin doğurduğu kompleks ve insanoğlunun ağır yükü...


Kimse eşit şartlarda doğmaz. Doğuştan sahip olduklarımız ve sonradan elde ettiklerimiz adaletli dağıtılmamış olabilir. Çok fakir olabiliriz ya da çok zengin. Çok güzel bir ailede büyümüş olabiliriz ya da parçalanmış bir ailede.  Kimisi parmağının ucunu bile oynatmaz karşısına çıkan fırsatlar için. Bazısı da yıllarca çabalar, didinir de ufacık bir şans kırıntısına muhtaç yaşar.  Güzellik de her ne kadar izafi bir kavram olsa da eşit dağıtılmamış olabilir. İnsan kendinde olmayana özenir. Belki imrenir. Hatta kıskanır. En kötüsü de haset eder.

İnsanoğlu işte tam da bu noktada  çok ağır bir yükü sepetine yükler. Kompleks! Ne ağır bir yüktür kim bilir…  Bence en masumumuza bile en şeytani eylemleri yaptırabilecek bir illettir bu yük.  Sende olmayan ne varsa görmek ve sende asla olamayacakları istemek. Sende olmadıklarını her an düşünerek hareket etmek. Her sözünde bunun ezikliğini yaşamak, her davranışında sanki olmayan şeylerden acısını çıkartırcasına hoyratlaşmak. Sonuna  kadar acımasız dibine kadar haset…

Sonuç mu?

Valla bence ne edersen kendine edersin. Çünkü hangi kötülüğü neden yaptığını sadece sen bilirsin. Neyin acısını çıkartırsan çıkart sonunda asla sahip olamayacaklarınla yüzleşmek zorunda kalacaksın. Daha yıpranmış bir ruh da bonusun olacak.

Kompleks ne ağır bir yüktür kim bilir? Hem de asla sahip olamayacağın şeylerin listesi gözünün önünden geçerken. Bir şeylerin üstünü kaparcasına kendin gibi davranamamak, karşındakine hasetinden  gözünün körleşmesi ve verdiğin zararlar. En  çok da kendine.

Halbuki ne yaparsan yap gerçek hep ordadır.

Sahip oldukların ve olmadıkların.

Senden daha kötü durumda olanlar ve senden daha üstünler.

Peki sen hangisini göreceksin?

 

Kendinizi sahip olmadıklarınız için yıpratmak yerine, elinizdekilerle mutlu olmaya çalışmak daha akıllıca.

 
 
Tavsiye içerikli not: Mabel Matiz- Sultan Süleyman

Çok güzel söylemiş be!

Dinleyiverin…

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder