Kimse
eşit şartlarda doğmaz. Doğuştan sahip olduklarımız ve sonradan elde
ettiklerimiz adaletli dağıtılmamış olabilir. Çok fakir olabiliriz ya da çok
zengin. Çok güzel bir ailede büyümüş olabiliriz ya da parçalanmış bir ailede. Kimisi parmağının ucunu bile oynatmaz
karşısına çıkan fırsatlar için. Bazısı da yıllarca çabalar, didinir de ufacık
bir şans kırıntısına muhtaç yaşar.
Güzellik de her ne kadar izafi bir kavram olsa da eşit dağıtılmamış
olabilir. İnsan kendinde olmayana özenir. Belki imrenir. Hatta kıskanır. En
kötüsü de haset eder.
İnsanoğlu
işte tam da bu noktada çok ağır bir yükü
sepetine yükler. Kompleks! Ne ağır bir yüktür kim bilir… Bence en masumumuza bile en şeytani eylemleri
yaptırabilecek bir illettir bu yük. Sende olmayan ne varsa görmek ve sende asla
olamayacakları istemek. Sende olmadıklarını her an düşünerek hareket etmek. Her
sözünde bunun ezikliğini yaşamak, her davranışında sanki olmayan şeylerden
acısını çıkartırcasına hoyratlaşmak. Sonuna kadar acımasız dibine kadar haset…
Sonuç
mu?
Valla
bence ne edersen kendine edersin. Çünkü hangi kötülüğü neden yaptığını sadece
sen bilirsin. Neyin acısını çıkartırsan çıkart sonunda asla sahip
olamayacaklarınla yüzleşmek zorunda kalacaksın. Daha yıpranmış bir ruh da
bonusun olacak.
Kompleks
ne ağır bir yüktür kim bilir? Hem de asla sahip olamayacağın şeylerin listesi
gözünün önünden geçerken. Bir şeylerin üstünü kaparcasına kendin gibi
davranamamak, karşındakine hasetinden
gözünün körleşmesi ve verdiğin zararlar. En çok da kendine.
Halbuki
ne yaparsan yap gerçek hep ordadır.
Sahip
oldukların ve olmadıkların.
Senden
daha kötü durumda olanlar ve senden daha üstünler.
Peki
sen hangisini göreceksin?
Kendinizi
sahip olmadıklarınız için yıpratmak yerine, elinizdekilerle mutlu olmaya
çalışmak daha akıllıca.
Tavsiye içerikli not:
Mabel Matiz- Sultan Süleyman
Çok
güzel söylemiş be!
Dinleyiverin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder